Ney Hakkında Ney ve Mevlana


izmir ney kursu

NEY İnsanın Ruhunu sese dönüştüren Mucizevi Bir enstrumandır.
yeni başlayanla 3 aylık arasında –  3 aylıkla 8 aylık arasında -8 aylıkla 2 yılllık arasında ki neyzenlerin ses tonları çok bariz şekilde belllidir..
Aynı neyi 3 farklı profesyonel neyzen üflesin 3 ündende aynı duyumu alamazsınız. Her Neyzenin üfleyiş tavrı tonu parmak izi gibi belirgin ve farklıdır.
Ney (Farsça: نی; Arapça: ناي‎; Türkçe: ney; diğer: nai, nye, nay, gagri tuiduk, ya da karghy tuiduk) üflemeli çalgıdır. Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügati”t-Türk adlı Türk kültür ve dilini anlatan eserinde, Sagu denilen, “Erler” için düzenlenen, ölüm, erdem ve acıları anlatan tören”lerde kullanıldığını aktarmıştır.

 

“Ney”, yakın zamanlarda Farsça”ya geçmiş olup nâ veya nay (kamış) adını almıştır. Arap toplumunda da üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan mizmâr sözcüğü ise, (nefes borusu, ses organı anlamında) ney için de kullanılmıştır. Türkçede ise hemen her zaman ney olarak anılmıştır. Kavimler Göçünden çok eski zamanlardan kalan, Runik Harfler”in aslının henüz anlaşıldığı; Proto Türk Yazıtları zamanından kaldığı düşünülen kültür”izleri gibi miras kalmış olan, çok az kültürel öğelerin devamı olarak ise, bugünkü Romanya’da nayu olarak Ad”landırılır..

 

Sümer toplumunda MÖ 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, MÖ 3000-2800 yıllarından kalan bugün Amerika”da Philadelphia Üniversitesi Müzesi”nde sergilenen neydir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır.

 

Günümüzde ney, Türk sazı olarak anılmaktadır ve tasavvuf müziğinin bir simgesi haline gelmiştir. Bir müzik aleti için kullanılan çalmak yerine, Ney için üflemek tabiri kullanılır. Burada üflemenin mecazi bir anlamı vardır. Kaynağını İslam”da Allah”ın insanı yaratırken ruhu üflemiş olmasından alır.

 

İranlı şair Senai’nin anlattığı hikayeye göre bir padişah sırdaşına anlatmaması şartıyla bir sırrını söyler. Zamanla bu sırrı kimseye söyleyemediği için hastalanan adam, başvurduğu hekimin tavsiyesi üzerine uzaktaki bir göle gider ve sırrı haykırır. Sonraları bu gölün kıyısında biten kamıştan yapılan ney, padişahın sırrını bütün dünyaya ilan eder. Bu efsane Hz. Ali’ ye de şu şekilde uyarlanmıştır. Hz. Muhammed, Miraç gecesi gördüklerinin etkisiyle içine düşen aşk ateşine dayanamaz ve sırrını Ali’ ye anlatır. Aynı aşk ateşiyle yanmaya başlayan Hz. Ali, sırrı bir kör kuyuya açar. Bir gün peygamber çevresindekilerle gezinirken kulaklarına Hz. Ali’ye anlattığı sırrın sözleri gelir. Kuyunun içinden yükselen bir kamış rüzgarda sallandıkça sırrını söylemektedir. Ney, en yüksek sembolik ifadesini tasavvuf düşüncesinde bulmuştur. Tasavvuf fikrinde ney doğrudan insanı sembolize eder. Öyle ki neyin yedi deliği insan vücudundaki deliklere benzetilmiş, dokuz boğumu insanın ana rahminde geçirdiği dokuz ayla ilişkilendirilmiştir. Ney ve arif insan arasında şu benzerlikler vardır:

 

Neyden âşıkane sesler çıkar, arif olan insan da âşıkane sözler söyler. Neyin sesi ve ariflerin sözleri dinleyenlerin aşkını arttırır.

 

Neyin hüneri görünen cisminde değil içindedir. Ariflerin de üstün özellikleri içindedir. Neyin boyu doğru ve düzgündür, ariflerin de huyu.

 

Neyin içi boş, yalnız aşkın nefesiyle doludur, arifler de kin ve nefretten uzaktır, kalbi Tanrı aşkı ile doludur.

 

Ney kendiliğinden ses çıkarmaz, bir üfleyicinin nefesine muhtaçtır, arif de bir silsile içinde bağlı bulunduğu mürşit ile aynı sesi çıkaran saz gibidir.

 

Ney doğrudan insanı, insanın yaşam çilesini sembolize eder. İslam inanışına göre Bezm-i Elest denilen mecliste Tanrı ruhları yarattıktan sonra “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? ” diye sorar. Ruhlar “ Evet, Rabbimizsin! ” diye cevap verir. Bu, sonsuz coşku dolu, ruhun hazların ve mutlulukların da üzerinde olduğu; Tanrı ile beraberolduğu zamandır. Daha sonra ruh, varlık alemine gönderilir. Ruhun varlık alemine gönderilmesi, aslında kopuş, ayrılıştır. Tıpkı ana rahmindeki bebeğin ağlayarak doğması gibi. Ruh dünyada bilerek veya bilmeyerek sürekli aslını arar. Kendini hapsolduğu bedensel zevklere zaman zaman kaptırsa da ızdırabı yaşadığı sürece bitmez. Nihayet takdir edilen sürenin sonu, ölüm; aslına dönüş, vuslattır. Mevlana ölümü kavuşma olarak bilir. Ardından gelenler onun öldüğü geceyi “şeb-i arus”, yani gelin gecesi, düğün gecesi diye asırlardır anmaktadırlar. İnsanın bu yaşam macerası ile neyin kamışlıktan koparılması arasında derin bir benzerlik vardır. Kamış, sazlığındayken yeşerir, boylanır, sonsuz bir neşe içindedir. Kamışlıktan koparılınca kurur, sararır. Delikleri açılır ve o zamandan sonra feryat ederek aslını arar. Neyzenin elinde dinleyenlere hasretini söyler.

Neyzen Volkan YILDIZ
İzmir ney
0542 266 45 35

 

KONAK MAHALLESİ  859 SOKAK  SARAY İŞ HANI
B BLOK  KAT 2     DAİRE 210         KONAK / İZMİR

 

Copyright © 2014 All Rights Reserved